Nisan 2025 Hukuk ve İnsan Hakları Haber Bülteni


AİHM’e Fransız başkan; Mattias Guyomar 30 Mayıs’ta görevi devralacak
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), bugün yapılan seçimde Fransa hakimi Mattias Guyomar’ı yeni başkan olarak seçildi. 2020 yılında AİHM hakimi olarak göreve başlayan Guyomar, başkanlık görevini 30 Mayıs’ta Slovenyalı Marko Bosnjak’tan devralacak.
AİHM’de yeni başkan belli oldu. 30 Mayıs’ta 9 yıllık görev süresi dolarak AİHM’den ayrılacak olan mevcut başkan Marko Bosnjak’ın yerine Fransa hakimi Mattias Guyomar geçecek. Haziran 2020’de Fransa hakimi olarak AİHM’e seçilen Guyomar’ın yaklaşık 4 yıl daha süresi bulunuyor. Guyomar 2 Mayıs 2024’ten bu yana AİHM 5’inci Daire Başkanı olarak görev yapıyordu. Guyomar, AİHM tarihindeki 3’üncü Fransız başkan olacak. René Cassin 1965-1968 ve Jena-Paul Costa 2007-2011 arasında Strazburg mahkemesinin başkanlığını yapmıştı.
21 Temmuz 1968’de Fransa’nın Guérande kentinde doğan Mattias Guyomar, Nantes Üniversitesi’nde modern edebiyat eğitimi aldıktan sonra Paris Siyasal Bilgiler Enstitüsü (Sciences Po) ve ardından Fransa’nın prestijli kamu yönetimi okulu ENA’dan mezun oldu.
1996 yılında Danıştay’da kariyerine başlayan Guyomar, yıllar içinde raportörlük ve daire başkanlığı gibi çeşitli görevlerde bulundu. Ayrıca Paris-Sud ve Paris 2 Panthéon-Assas üniversitelerinde kamu hukuku profesörlüğü yaptı. 2013-2020 yılları arasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Fransa adına ad hoc yargıç olarak da görev alan Guyomar, 22 Haziran 2020’den bu yana AİHM’de daimi yargıç olarak görev yapıyor.

Avrupa’da faaliyet gösteren 5 insan hakları kuruluşundan Yalçınkaya/Türkiye kararına ilişkin ortak açıklama;
Bes uluslararası insan hakları kuruluşu, hükûmetin 31.3.2025 tarihinde Yalçınkaya/Türkiye kararına ilişkin sunduğu yeni eylem planına karşı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesine bildirimde bulunduk. Kararının uygulanmasına ilişkin sürecin takipçisi olacaklarını acıkladılar.
Avrupa’da faaliyet gösteren 5 insan hakları kuruluşu, Hükümetin “Yalçınkaya kararını Türk mahkemeleri uyguluyor” yalanına karşı, bu kararın Yüksel Yalçınkaya hakkında dahi uygulanmadığını ve bu karar yokmuş gibi davrandıklarını somut örnekleriyle birlikte Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne bildirdi.

“Yasak v. Türkiye” Davasında Önemli Gelişme;
“Yasak v. Turkey” Davasında Önemli Gelişme: AİHM Büyük Dairesi’ne Sevk Edildi.
7 Mayıs 2025’te AİHM Büyük Dairesi’nde görülecek olan “Yasak v. Turkey” davası ile ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Şaban Yasak, Hizmet Hareketi üyeliğinden dolayı mahkumiyeti üzerine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHM) 3., 6. ve 7. maddelerinin ihlal edildiğini iddia ediyor. AİHM’nin ilk kararında ihlal bulunmamıştı, ancak dava Büyük Daire’ye sevk edildi.
Birleşmiş Milletler Terörle Mücadele ve İnsan Hakları Özel Raportörü Profesör Ben Saul, davaya üçüncü taraf görüşü sundu. Bu, Türkiye aleyhine açılan davalarda bir ilk olarak kayda geçiyor. Ben Saul, adil yargılama eksikliklerini ve delillerin güvenilirliğini eleştirerek, AİHM’nin Türkiye’ye karşı fazla müsamaha gösterdiğini belirtti. Raportör, Türkiye’nin terörle mücadele çerçevesinde adil yargılama ve insan hakları arasındaki dengeyi sorguluyor.
Link: Amicus Brief – UN Special Rapporteur Ben Saul

Kız Çocukları Davası;
Türkiye’de sosyal soykırımın sembol davalarından biri haline gelen Kız Çocukları Davası’nda ara karar açıklandı.
Türkiye’de gündemdeki “Kız Çocukları Davası”, özellikle 2024 yılında başlayan ve 2025’te de devam eden, 41 kişinin yargılandığı bir dava sürecini kapsıyor. Dava, aralarında 15 liseöğrencisinin de bulunduğu 41 kişi hakkında, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla açılmıştır. Ancak, dava sürecinde sunulan deliller ve yargılamanın içeriği, kamuoyunda büyük tartışmalara yolaçmıştır.
Savcının temel iddiası, üniversite öğrencisi 12 genç kızın İstanbul’daki 4 farklı evde gönüllü olarak İngilizce dersi ve dini dersler vermesi, ebeveynlerin de çocuklarını bu aktivitelere göndermesine dayanıyor. Savcı, birlikte namaz kılmayı, Kuran okumayı, sosyal etkinlikleri terörle ilişkilendirdi. Hakim, kadınların altın günü yapmasını, doğum günü kutlamasını, çocukların ders çalışmasını silahlı terör örgütü üyeliğiyle bağlantı kurmaya çalıştı.
Dava Süreci ve Suçlamalar
Dava, İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmektedir. Savcılık, sanıkları, birlikte dersçalışmak, sinemaya gitmek, alışveriş merkezlerinde vakit geçirmek gibi sıradan sosyal etkinliklerlesuçlamaktadır. Örneğin, “Marmara Park AVM’de buluşmak” ve “Yemek Sepeti’nden siparişvermek” gibi eylemler, iddianamede terör eylemi olarak belirtilmiştir.
Öne çıkan sanıklardan biri, 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Ayşe Züleyha’dır. Ayşe Züleyha, birsüre tutuklu kaldıktan sonra tahliye edilmiştir. Duruşmalar, sanıkların yaşları ve eğitim durumlarıgöz önüne alındığında, kamuoyunda “sosyal etkinliklerin suç sayılması” gibi eleştirilerlekarşılanmıştır.
Uluslararası Tepkiler ve Gözlemler
Davanın içeriği, uluslararası insan hakları kuruluşları ve gözlemciler tarafından da dikkatleizlenmektedir. Uluslararası Din ve Diplomasi Merkezi (ICRD) Kıdemli Program Direktörü Rebecca Cataldi, dava sürecini ABD Kongresi’nde anlatmış ve mahkeme başkanının sanıklara terörle ilgilihiçbir soru sormadığını, bunun yerine kişisel yaşamlarına dair sorular yöneltildiğini belirtmiştir.
Ayrıca, Fransız avukat Anaïs Lefort, davanın içeriğinin “barışçıl bir dini hareketin varlığını hedefalan bir dava” olduğunu ifade etmiştir.
Son Gelişmeler
En son duruşma, 25 Nisan 2025 tarihinde yapılmıştır. Savcı, tutuklu sanıkların tutukluluk halinindevamını talep etmiş, ancak mahkeme tüm sanıkları tahliye etmiştir. Böylece, davada tutukluyargılanan kimse kalmamıştır.
Bir sonraki duruşma 13 Haziran 2025 tarihinde yapılacaktır. Davanın seyrine dair gelişmeler, kamuoyu tarafından yakından takip edilmektedir.

Kadın hakları: 30 yıl sonra geriye gidiş
BM Kadın Birimi (UN Women), Pekin Deklarasyonu’nun kabulünün 30. yılında yayımladığıraporda, kadın haklarında ciddi geriye gidişler yaşandığını bildirdi. Kadınlara yönelik şiddet veayrımcılığın arttığı, kadınların ekonomik ve siyasi temsili konusunda ilerleme sağlanamadığıvurgulandı.
BM, liderlerin eşitlik için bir plan benimsemesinden 30 yıl sonra kadın haklarının saldırı altında olduğunu söyledi;
Dünya liderlerinin cinsiyet eşitliğini sağlamak için tarihi bir plan benimsemesinden otuz yıl sonra, yeni bir Birleşmiş Milletler raporu, kadınların ve kız çocuklarının haklarının saldırı altında olduğunu ve cinsiyet ayrımcılığının ekonomilerde ve toplumlara derinden gömülü kaldığını söylüyor.
BM ajansı tarafından Perşembe günü yayınlanan rapor, kadın hakları ve cinsiyet eşitliğine odaklanan rapor, dünya çapındaki hükümetlerin yaklaşık dörtte birinin geçen yıl kadın haklarına bir tepki bildirdiği ortaya çıktı.
BM Kadının politika ve program direktörü Sarah Hendriks bir basın toplantısında, bir tepki bildiren ülkelerin sayısının muhtemelen yetersiz bildirildiğini ve “giderek daha düşmanca bir ortamı” yansıttığını söyledi.
Yeni bir fenomen değil,” dedi. “Yeni olan, daha fazla hız, ölçek ve hız kazanmasıdır”, özellikle de erkeklerin baskın bir rol oynadığı çok ataerkil ve geleneksel ülkelerde.
Cinsiyet eşitliği konusunda tepki bildiren 35 ülke dünyanın dört bir yanından geldi ve İspanya, Almanya, Kanada, Hollanda, Filipinler, Brezilya, Peru, Lübnan, Ürdün, Tunus, Avustralya, Moğolistan, Güney Afrika, Mali ve Zimbabve’yi içeriyor.
“Kızların eğitimi ve aile planlamasına erişim de dahil olmak üzere bazı ilerlemelere rağmen, UN Women, bir erkek veya kız çocuğunun bir partneri veya aile üyesi tarafından her 10 dakikada bir öldürüldüğünü ve çatışmaya bağlı cinsel şiddet vakalarının 2022’den bu yana %50 arttığını söyledi.” Cumartesi günü Dünya Kadınlar Günü öncesinde yayınlanan raporda, sadece 87 ülkenin bir kadın tarafından yönetildiği de kaydedildi.
“Küresel olarak, kadın insan hakları saldırı altında” BM. Genel Sekreter Antonio Guterres yaptığı açıklamada, şunları söyledi: “Eşit hakları ana akımlaştırmak yerine, kadın düşmanlığının ana akımlaşmasını görüyoruz.”
Dünyanın “insan haklarını, eşitliği ve güçlendirmeyi tüm kadınlar ve kızlar için, herkes için, her yerde gerçeğe dönüştürmek” konusunda sağlam durması gerektiğini söyledi.
1995 Pekin kadın konferansına katılan 189 ülke, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için eylem için dönüm noktası niteliğinde bir deklarasyon ve 150 sayfalık bir platform benimsedi ve yoksulluk ve cinsiyete dayalı şiddetle mücadele ve kadınları iş, hükümet ve barış masalarında en üst düzeylere koymak da dahil olmak üzere 12 alanda cesur eylem çağrısında bulundu.
BM ajansı, 2022’den bu yana çatışmaya bağlı cinsel şiddet vakalarının % 50 arttığını ve kadınların ve kızların bu suçların % 95’inin kurbanı olduğunu söyledi.
BM Kadın İcra Direktörü Sima Bahous, raporun bulgularına dayanarak, ajansın dünyayı 2030 yılına kadar BM cinsiyet eşitliğine ulaşma hedefine yaklaştırmak için bir yol haritası benimsediğini söyledi.