Her yıl 5 Nisan, Avukatlar Günü olarak takvimlerde yerini korusa da, bu gün artık bir kutlamadan çok daha fazlasını ifade ediyor. Türkiye’de avukatlık mesleği, yalnızca hukukun temsilcisi olmakla kalmayıp, aynı zamanda adaletsizliğe karşı direnmenin ve hakikat uğruna bedel ödemenin de adı haline gelmiştir. Bugün, savunma hakkını ayakta tutmak için mücadele eden, mesleğini icra ederken baskı gören, yoksullaştırılan, itibarsızlaştırılan ve hatta yaşamına son vermek zorunda kalan meslektaşlarımızı anma günüdür. Avukatlar Günü, artık bir tebrik değil; bir dayanışma, bir çağrı, bir ses olmalıdır.
Savunmanın Suç Sayıldığı Bir Ülke: Kriminalize Edilen Meslek Avukatlık, hukukun üstünlüğünü ve bireyin haklarını savunma mesleğidir. Ancak bugün Türkiye’de bu meslek, bir suçlama gerekçesine, bir hedef tahtasına dönüştürülmüştür. Savcılar tarafından sistematik bir biçimde açılan soruşturmalar ve bu sorusturmalari takip eden kovuşturmalar, avukatların yalnızca mesleki faaliyetleri nedeniyle cezalandırılmak istendiğini açıkça ortaya koymaktadır. Müvekkilleriyle özdeşleştirilen, delilsiz ve hukuki temelden yoksun iddialarla baskı altına alınan avukatlar, artık adaletin değil; otoritenin hedefi haline gelmiştir. Hukukun koruyucusu olması gereken yargı, talimatlarla hareket eden bir araca dönüşmüş; savunma, yargılamanın asli bir unsuru olmaktan çıkarılmıştır. Avukatlar gözaltına alınmakta, telefonları dinlenmekte, evleri ve ofisleri basılmakta, sosyal medya hesapları takip edilmekte ve müvekkilleriyle yaptıkları görüşmeler dahi suç unsuru olarak dosyalara eklenmektedir. Tüm bu uygulamalar, yalnızca avukatların değil, toplumun adalete olan inancının da sistematik olarak zedelenmesine neden olmaktadır.
Geleceksizliğin Kıyısında: Genç Avukatlar ve Sessiz Çığlık
Mesleğe yeni adım atan genç avukatlar için Türkiye’deki hukuk sistemi, umut değil çaresizlik üretmektedir. Plansızca açılan hukuk fakülteleri, niteliği gözetilmeyen mezun sayısındaki artış ve iş piyasasının daralması, genç hukukçuları mesleklerinin ilk adımlarında çıkmazlarla baş başa bırakmaktadır. Ya bir başka avukatın ofisinde asgari ücretin altında sömürü düzeninde çalışmak, ya da serbest avukatlık yolunu seçip ekonomik kaygılarla baş edememek… Her iki yolun da ortak noktası: geleceksizliktir. Bu çıkmaz yol, ne yazık ki giderek daha çok genç avukatın yaşamına kast etmesine yol açmaktadır. Artan intihar vakaları, yalnızca bireysel acıların değil, sistematik bir çöküşün habercisidir. Genç meslektaşlarımız, hem ekonomik anlamda ayakta durmakta zorlanmakta, hem de baskı ortamında var olma mücadelesi vermektedir. Mesleki idealleri daha ilk yıllarında kırılmakta, yalnızlaştırılmakta ve sessizliğe itilmektedirler.«Çaresiz hissetme, mücadeleye katıl» çağrısı, bu karanlık tabloya karşı topyekün bir karşı duruşun ifadesidir. Çünkü bu meslek, yalnız bırakıldığında değil; ancak dayanışma ile yeniden ayağa kalkabilir.
Barolar: Nerede Durduğunuzu Seçin
Avukatlar mesleğini icra ederken yalnızca ekonomik krizle ya da siyasi baskıyla değil, aynı zamanda temsil edilmedikleri bir meslek yapısıyla da mücadele etmek zorunda kalıyor. Barolar, yalnızca ruhsat dağıtan kurumlar değil; mesleğin onurunu koruma ve meslektaşlarını savunma göreviyle donatılmış yapılar olmak zorundadır. Ancak bugün birçok baro, yaşanan hak ihlalleri, artan baskılar ve genç avukatların içine düştüğü derin krize karşı ya sessiz ya da yetersiz kalmaktadır. Genç avukatlar her geçen gün yalnızlaşırken, baroların suskunluğu bu yalnızlığı derinleştirmektedir. Oysa her geçen gün tutuklanan meslektaşlarımız, ekonomik sebeplerle intihar eden genç avukatlarımız ve suç delili gibi sunulan mesleki faaliyetlerimiz, artık bu sessizliğin ağır bir bedeli olduğunu göstermektedir. Bu nedenle buradan yüksek sesle sesleniyoruz: Barolar sorumluluk almalıdır. Avukatları yalnız bırakmak, sadece bir meslek grubunu değil, adalet sisteminin tüm dengesini yıkmak anlamına gelir. Şimdi, tarafsızlığın ya da baskilara boyun egmenin değil; hakikatin, adaletin ve dayanışmanın tarafında olma zamanıdır.
Sürgündeki Savunmalar: Gidip de Dönemeyen Avukatlar
Türkiye’de sadece içeride kalanlar değil, dışarı çıkmak zorunda bırakılanlar da var. Mesleğini özgürce icra edemeyeceğini gören, her adımda gözaltı, tutuklama veya itibarsızlaştırma tehdidiyle yaşayan pek çok avukat, çareyi ülkesini terk etmekte buldu. Sırf hukuku savunduğu için terörist ilan edilen, savunduğu müvekkilin dosyasıyla özdeşleştirilen, duruşma salonundan kovulan, hakkında dosya açılan meslektaşlarımız şimdi dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Ancak gittikleri her yerde, hala adaletin sesi, hala hukukun savunucusudurlar. Sürgündeki her avukat, bu mesleğin ne kadar değerli ama aynı zamanda ne kadar kırılgan bir zemine sahip olduğunu hatırlatmaktadır. Onların yaşadıkları, yalnızca bireysel bir kayıp değil; ülkenin vicdanından koparılan bir parçadır. Bazıları var ki, gurbetteyken de hakikatin izini sürmekten vazgeçmediler. Yabancı topraklarda adaletin ve vicdanın yükünü omuzlarında taşıdılar; hukukun sesi, susmayan vicdanın dili oldular. Kimileri, bu ağır yükün ortasında, sessizce kendi sonsuzluklarına yürüdü. Ama ardında hep aynı sözü bıraktılar: “Hakikatten şaşmayın, mücadeleden vazgeçmeyin.” Bu yazıyi, onların onurlu hatırasına, son nefesine kadar savunmadan vazgeçmeyenlere ithaf etmek istiyorum.Bu Bir Kutlama Değil, Bir Hatırlatmadır 5 Nisan, bugün artık bir çiçekle kutlanacak bir gün değildir. Bu tarih, adaletin yalnız bırakılmış neferlerinin sesidir. Bu tarih, sessiz kalmayanların, korkmayanların, boyun eğmeyenlerin mücadelesidir. Bu tarih, genç yaşta umutsuzlukla yaşamına son veren avukatlarımızın adıdır. Ve bu tarih, hala mesleğine tutunmaya çalışan onurlu avukatların, “yılmadık, buradayız” deyişidir.
Bu nedenle bugün, bir kutlamadan öte, bir çağrıdır:
Susturulmaya çalışılan her savunma için bir cümle daha kurmaya, yalnızlaştırılmaya çalışılan her meslektaş için daha fazla kenetlenmeye, ve karanlığa karşı biraz daha cesur olmaya…
Bugün, tüm zorluklara rağmen hâlâ “avukatım” demekten vazgeçmeyenlerin günüdür. Ve umut ancak sesimizi birlikte yükselttiğimizde varligini gösterir. Adalet için, mesleğimizin onuru için, gidenlerin ardından başımızı eğmemek için…
5 Nisan Avukatlar Günü, gerçek adaletin bir gün bu topraklara yeniden döneceği umuduyla kutlu olsun.